Konuşmayı öğrendikten sonra sustum, anlam kazandı susuşlarım.
Kelimelerin peşinden giden bir bilme dilencisiydim, kırk yıl köleliğine mahkûm edecek bir ilme açıldı avuçlarım.
Üftadeyim susuz şehrin merkezinde.. Pür-hazan gönlüm, iftarsız oruçlarım...
'Anne' dediğimde geçen acılarım, öpüldüğünde iyileşen yaralarım yoktu benim.. Ter yağışlı çetin yokuşlarım…
Yumdum kelimelerimi, gölgesiz lehçelerle konuştum dünyayla.. Dünya beni suçlar, ben dünyayı suçlarım...
Yanağımdaki gamzeyi ancak yüzüm olgunlaştıktan sonra görebildim..
Güneşe, sadece batmaya yakınken çıplak gözle bakabildim..
Anlamak yetmedi, kavradıktan sonra öğrenebildim..
Kaynağına dökülebilen tek şeyin aşk olduğunu, ancak aşk'ı yaşadıktan sonra söyleyebildim..
Kalemin çalımı dilimi ezdiğinde, sustum ve sadece yazabildim..
Dönmese dilim, lal olsam da ne fark eder, düşüncelerimi kuşatsın selaset..
Çirkin olsam da bakılmasa yüzüme, bakışlarıma düşsün asalet..
Eli bastonlu âmayım, sallanıp dursam da, ruhumu sarsın metanet..
Zenginlerin dünyasında karın doyurma telaşım var… Bu mu adalet..?
Bir canım vardı benim sandığım, anladım ki o da emanet…
Kadim Dolunay