Ömürden İzler

Elem fırçasıyla sürülür yüzümüze ömürden izler

En mecruh vakitlerde içimize düştü gümrah denizler


Sallanır tükenen umutlar yaşamın en korsan dalında

Şimdi ruhumuz da bulanır oldu şu ömür sandalında


Kış sardı fasl-ı baharı; gül, çiçek, lale… ne varsa vurdu

Bir güz vakti hayallerimizi düşlerimizden savurdu


Savunmasız kaldık nefsin taarruzunda kalkan atarak

Devrildi gölgelerimiz üzerimize ruhu kanatarak


Bir heva yokuşuna ram olduk ki, düştü mihraba yılan

Günah çukurunda açtı gözlerini, gaflette bayılan


Yarınlar kucakladı sineye çekilen sürgün ahları

Görmeye kördük kirpiklerimize asılan günahları


Hayâ düşer kaftanlardan, ruhun feryadını üryan kılar

Arştan sökülüp çakılır kulaklara arâftan yankılar


İhanet sıkılır can siperine, katbekat siper deler

Yalnızlık şehrinde, yanmadan ışıklar, çekilir perdeler


Ayrılık vurdu sözü, dizildi her hazan safa sılası

Heyhat! Masivalarla örüldü akıl ve kalp fasılası


Hasret içimizde… ezelden sırtımıza koydu dağını

Çatladı yüreğimiz, dayadı bulutlara dudağını


İndirdi ölüm başını yastığımıza, “merhaba” diye

Her hicranda bağrımıza üfürdü kumlarını badiye


Şu görünen dağ, duran ağaç, yürüyen ırmak… hepsi nedir?

Cümle varlığın görünenden ötesini gören sinedir.


Kadim Dolunay

En Çok Görüntülenenler