Kalemin Sesi

Her yazılandan bir şeyler öğrenir insan..

Düşünceler kelimelere döküldüğü vakit, onları okuyan her kim olursa olsun bir şeyler fısıldandığını hisseder.

İşte yazar da yazdıklarının fısıltısını duymakla yetinen kişidir çoğu zaman…

Örnek verecek olursak;

Fırıncı hamuru yoğurup ekmek yapar ve bunu halka dağıtır. Fırıncıya kalan da, fırıncının yediği de halka dağıttığı ekmekten başka bir şey değildir; fakat arada bir fark vardır: “yiyen kişinin açlığına göre ekmek lezzet kazanır.”

Tıpkı suya teşne bir kişinin içtiği su acı dahi olsa, suya olan isteği miktarınca suyun tatlılık ve kıymet kazanması gibi…

Düşünceler un gibidir;

Savrulduğunda toparlanması zor, harf deryasında ıslatılmadığında anlam kazanması güçtür.. Kelimeler şekillenip bir duygu bütününe büründüğünde, artık sizin bakışınızla anlam kazanacak sözcükler bulursunuz karşınızda…

Unutmayınız ki, kelimelere ne kadar açsanız, kelimeler o kadar anlam kazanacaktır dimağınızda..


Statik enerjiyi, dinamik enerjiye çevirmek nedir bilir misiniz..?

Ruhun iç titreşimlerini yazıya çevirmek…

Kalem tutmaya başladı mı insan, içine doğru bir yolculuğa geçer o an..

Ne kadar derine inerse o kadar derin duygular bulup koyar heybesine..

Geri döndüğünde ise, heybesine koyduğu duygularla kelime köprüsünden geçmek zorundadır. Köprü ne kadar sağlamsa, duygular da o kadar sağlam yansır kelimelere..

Köprü sallandıkça düşer duygular, ve hecelere dönüşmeden hissiyata karışır..


Yüreğinize çektiğiniz nefes miktarınca inersiniz derine..

Heybenizin büyüklüğü kadar duygu getirebilirsiniz derinlerden..

Ve köprünüzün sağlamlığı kadar kuvvetli olur sözleriniz..


Kadim Dolunay

En Çok Görüntülenenler